.

.
the culture of design.
Busra Sahin

2 Haziran 2015 Salı

Pentagram design group

 

Pentagram, 1972 yılında interdisipliner tasarımcıların bağımsız ve eşit firmalarda işbirliği yaptığı özgün bir oluşum olarak kurulmuştur. Alan Fletcher, Theo Crosby, Colin Forbes, Kenneth Grange, Bob Gill ve Mervyn Kurlansky tarafından gerçekleştirilen ve yeni her katılan dahil herkesin eşit olduğu, yönetici ve kurulların olmadığı bu kuruluş halen A.B.D., İngiltere ve Almanya’daki 5 kentte, kendi yaratıcı alanlarında lider olan 19 ortak tasarımcı ile yaşamaktadır. Tüm ortaklar tüm firmanın eşit oranda sahibi olup, kazançlarını eşit olarak paylaşmaktadırlar.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Ergonomi Design Gruppen



1976 yılında kurulan Ergonomi Design Gruppen adlı kuruluştur. Bu kuruluş 1960’larda kurulmuş olan Designgruppen ve Ergonomi Design adlı iki tasarım bürosunun birleşmesinden doğmuştur. 14 kişiden oluşan tasarım stüdyosunun uğraş alanı ergonomik ilkelere dayanan, güvenilir, emniyetli ve verimli tasarım araştırmaları yapmak ve geliştirmektir. Kullanıcı sistemlerinin, ürün ve kullanıcı ilişkilerinin analizi için, gerçek boyda modellerle deneysel değerlendirmeler yapar.  Ergonomi Design stüdyosuna göre Tasarım sadece dış görünüş değidir. Biçim, işlev ve ekonomidir. Dürüst ürün geliştirilmesi satışları arttırabilir, üretim maliyetlerini azaltabilir, yeni pazarlar açar ve kalite profilini geliştirebilir.

Şirketin kurucularından olan 1940 doğumlu Sven-Eric Juhlin ve 1946 doğumlu Maria Benktzon özellikle kas becerileri ve bu bağlamda kavrama ve tutma eylemleri üzerine araştırmalar yaparak özellikle özürlülerle ilgili tasarımı konusunda uzmanlaşmışlar. Her ikisi de Kunstfackskolan’dan mezundur. Tasarım bürolarını kurmadan önce Sven-Eric Juhlin , Gustavsberg seramik fabrikalarınında in-house tasarımcısı olarak çalışmış.  Maria Benktzon da özürlülerle ilgili giyim tasarımı üzerine çalışmıştır. Bu tasarım grubunun bir çok projesi endüstriyel kuruluşların dışında, İsveç Çalışma Çevresi Fonu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Ulusal Meclisi gibi resmi kuruluşlar tarafından da desteklenmiştir. Bu konuda çalıştıkları projelerden bazıları da kaza ve tekrarlardan kaynaklanan, kasılma ve sakatlanma riskini önleyen matbaa ve kaynak makineleri.

“Herkes İçin Tasarım” yaklaşımının öncülerinden olarak kabul edilen Maria Benktzon, “İnsan dikkatini çözülmemiş problemler alanına yoğunlaştırmalıdır.”  diyor. Bu ilkeyle her tür insan eylemini optimize edilmiş gereçlerle daha kolay bir hale getirmeye uğraşıyor. “Snork” adını verdiği bıçakla çatal arasındaki gereç bunlardan bir tanesi. 1972 de tasarlamış olduğu “İdea” adlı aççı bıçağının, özürlüler kadar sağlıklı insanların da mutfakta zorlanmadan kullanabileceği bir sapı var. Yine ikilinin tasarlamış olduklara “Ye/İç” (eat and drink) çatal bıçak takımı, RSFU Rehab tarafından 1980 de özürlüler için üretilmiş. 1986 da Bahco şirketi için tasarladığı “Ergo”’ tornavida serisi tasarım dünyasının önde gelen ödüllerinden biri olan Kırmızı Nokta ödülünü almıştı.


Ergonomi grubunun yine Bahco için tasarlamış olduğu testere “Hacksaw 319” da Japon tasarım  ödülü olan G-Mark’ı kazanmıştır. Kanada’da düzenlenen “Aktif Bir Yaşam İçin İsveç Tasarımı” sergisinde yer alan ürünlerden biri de Benktzon’un 1997 yılında tasarlamış olduğu “Beauty” (Güzellik) saç fırçası ve tarağı da romatizmalı ellerin kullanımına uygun olarak tasarlanmış vücut bakımı programının bir parçası.

Bugün 27 endüstri tasarımcısı, mühendis ve ergonomist çalışmakta. 










31 Mart 2015 Salı

Anti Design

Radikal bir akımı temsil eden ve çoğu Floransa bazlı olan bu İtalyan gruplar, tasarımcıların geç kapitalizm bağlamında yüksek düzeyde gösterişli tüketim arzusunu kamçılayan ürünler üretmekte ısrarlı olan endüstrinin hizmetlileri gibi çalışmaları fikrini reddettiler.

O sıralardaki radikal öğrenci hareketleri ve politikaları ile ilişkili olan ve sürrealistler gibi provokatif bir sanat yaratma peşindeki Pop sanatçılarından esinlenen bu genç tasarımcılar, yarattıkları idealize edilmiş tasarımlar, imajlar ve manifestolarla statükoyu sorgulamaktaydılar.


(Gruppo Strum, Superstudio, Archizoom)

Anti Art



  • dadacılar tarafından öne sürülen bir terimdir. 
  • geleneksel sanat kavramlarına karşı çıkışı niteler
  •  dada’ya göre sanatçıların toplumda yerleşmiş değerlere göre yapıt üretmeleri, yozlaşmış ve kokuşmuş dedikleri düzene para karşılığı hizmet vermek demekti. bu noktadan yola çıkan alman yazarlar hugo ball ve rıchard huelsenbeck, romen şair tristan tzara ve heykeltıraş jean arp 1916’da zürich’teki cabaret-voltaire adlı bir eğlence yerinde giriştikleri çeşitli etkinliklerle çalışmalarını başlattılar.
  • dadacılar akademikleşmiş sanatı, karşı çıktıkları düzenin parçası olarak görmüşlerdir.
  •  sanatı çok daha özgür, yenilikçi, devrimci bir olgu olarak değerlendiren dada, bunu kanıtlamak için bilinen ve kutsal bir varlık gibi değiştirilmeden korunmaya çalışan sanata ve sanat anlayışına da karşı çıkmıştır.

  • yaratıcılığın yalnızca sanatçıya özgü olmadığını ve herkeste bir yaratıcılık olduğunu savunurlar

26 Mart 2015 Perşembe

Studio Alchimia




1976 yılında Alessandro Guerriero tarafından kuruldu. Amaçları Modern tasarım ilkelerinin baskınlığından uzaklaşmaktı.

  • Sanatçıların amacı tüketime yönelik ürünlerden çok sergilenecek parçalar tasarlamak ve üretmekti.
  • Ucuz, kolay bulunabilir malzemelerle parlak renkli, dekoratif tasarımlar yaptılar.
  • "İyi Tasarım" anlayışına karşı popüler kültürden ve kitschten esinlenilen, mizahi mobilyalar ürettiler.
 

26 Şubat 2015 Perşembe

Memphis Group

Postmodernizmin sonucu olarak 1981 yılında kurulan Memphis Grup, sanayî tasarımda renk ve dekorasyonu kullanarak yeni nesneler yaratma ve hayal gücünü zenginleştirme iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Memphis de Modernizm’e karşı bir alternatif olma iddiasında olmuş, ancak hiçbir zaman homojen bir akım olamamıştır. Daha çok bir grup tasarımcının ortaya attığı sivri amaçlar olarak kalmıştır.





 Milan’da, Ettore Sottsass tarafından 1980 yılında radikal Studio Alchimia’dan ayrılmasından sonra başlatıldı. 

Ettore Sottsass, çevresine bir grup uluslararası mimar, mobilya, dokuma ve seramik tasarımcısını topladı. 

Bunlar arasında Andrea Branzi, Martine Bedin, George Sowden, Peter Shire, Michael Graves, Javier Mariscal, Michele de Lucchi ve Matteo Thun bulunuyordu. 



  •  Çalışmalarını ilk kez 1981 Milan Mobilya Fuarında sergilediler. Burada Memphis grubu, bazı eleştirmenler tarafından yavan bulunsa da başarı elde etti.
  •  Postmodernist bir grup olan Memphis çeşitli kaynaklardan —klasik mimariden 1950’li yılların değersiz sanatına kadar her şeyden— eklektik bir şekilde yararlandı.
  • Göz alıcı ve çoğu kez şaşırtıcı renkler kullandılar ve nesnenin pratik kullanımından çok görünümü ve anlamı üzerine vurgu yaptılar.
  •  Tartışmacı bir girişim olarak başlayan şey büyük bir ticarî başarı kazandı. Ne var ki, Memphis Grubunun postmodernizmin aşırı yönlerini oluşturan fikirleri fazla kalıcı olamadı.



26 Mayıs 2014 Pazartesi

EUT 122 BLOG KONULARI


Pittura metafisica (gerçeküstücülük)

  • dada'dan sonra Fransa'da da değişmeler oldu.  buradaki sanatçılar da gerçekliğin doğruluğuna inanmıyorlar ve gerçeküstünü arıyorlardı.
  • en büyük esin kaynakları Freud'un psikanalizleri olmuştur. Freud rüyaların ötesini, bilinçaltını ortaya koymuştu. 
  • görünenin yanısıra bilinçaltına itilen şeylerin resimlerle ifade edilebileceğini savundular. 
  • dışdünya gerçekliği yerine ruhsal gerçekleri konu aldılar.

Rene Magritte, Salvador Dali

DADA


  • akla ve alışılmışa karşı bir ayaklanmaydı.
  • sanatçının zihinsel etkinliği yaratılan nesneden önemliydi.
  • dönemin geçerli estetik değerlerini yıkmaya giriştiler.
  • bazı sanatçıların çivisi çıkmış dünyaya verdiği cevaptır.
  • sanatçılar sürmekte olan savaşa başkaldırdılar ve dönemin sanatsal, kültürel değerlerini sorgulamaya başladılar. tarihin ilk "happening"leri olduğu söylenir.
  • mesele insanı düşündürmekti, o güne değin gerçekliğini korumuş tüm değerleri yıkmak istiyorlardı.
  • saçmalık ve tesadüf dadaistlerin temel ilkeleridir.
George Grosz, Francis Picabia, Hugo Ball

Der Blaue Reiter (Mavi atlı)

Editörün mavi renge olan hayranlığı ile Franz Marc'ın ve Wassily Kandinsky'nin atlara ve süvarilere olan ilgisiyle bu topluluk kendisine mavi süvariler adını koydu.


  • Amaç dış kabuğun arkasında yatanı görmekti. 
  • Paul Klee'nin dediği gibi "sanat artık görüneni yansıtmaktan çok görünmeyeni görünür kılmaya" çalışmalıydı.
  • eserler daha da soyutlaşmaya başladı.
  • ne sorusunun cevabından çok nasıl sorusuyla ilgilenmişlerdir. 
  • önemli olan renkler ve biçimlerdir. 
  • mavi süvarilere göre resme anlam yüklemek bakanın elindeydi.

Fütürizm (gelecekçilik)

Sanatta sürekliliği, değişkenliği, hareketliliği savunan bir akım olarak da bilinir. Modern hayat bütün algılarımızı artık yan yana koymakta, aynı anda gerçekleşmelerine yol açmaktaydı. Umberto Boccioni, Gino Severini ve Giacomo Balla  bu gelişmelere bölünmüş, parçalanmış bir biçim diliyle yanıt verdi.
Fütüristler:

  • resimsel alanı parçalayıp böldüler. 
  • teknolojik gelişmeleri yakından izlediler. geleceğe büyük bir inanç ve güvenle baktılar.
  • gözümüzün önünde saniye hızıyla geçmeye başlayan uçucu imajları tuvallerine aktarmaya çalıştılar. bir kaç kez üst üste çekilmiş bir fotoğraf karesindeki görüntüleri üst üste bindirerek bir çok izlenimi aynı resme sığdırmak istediler. örneğin resimde koşan bir köpeğin 12 tane bacağı olabiliyordu.
  • resmi zamanın hızına ulaştırma, resimleri harekete geçirme arzuları vardı.
  • izlenimcilerdeki fotoğraf sanatı gibi film sanatının gelişmesi fütüristleri etkilemişti.
  • aynı zamanda ses ve gürültüyü de resme sokmak istediler.

  • Temsilcileri: Tommaso Marinetti, Umberto Boccioni, Gino Severini ve Giacomo Balla 

14 Nisan 2014 Pazartesi

Fovizm (Çiğrenkçilik)



  • Henri Matisse tarafından Fransa’da geliştirilen sanat akımıdır.


  • En önemli özelliği tüpten çıkmış gibi çiğ ve bağıran renklerin doğrudan kullanımıdır.
    Matisse, Derain ve Vlaminck’in Paris’te açtıkları sergide ilk kez adını duyurmuştur.



  •  Bozuk perspektif, görsellik, etki ve cüretkar bir tazelik göze çarpar.

  •  Çoğu kez renk biçimden daha önce ve etkindir.

  • Fovistlerin ele aldıkları konular; cansız doğa ve manzara gibi alışılagelen türlerin dışına çıkmaz.
  • Kullandıkları renkler , çılgınca bir iç güdünün , coşkunun ifadesi olarak yorumlanıyordu 

4 Nisan 2014 Cuma

Die Brucke (Alman Dışavurumculuğu/Köprü)

Fransız fovlarının, resim sanatını kökünden değiştirmek gibi bir niyetleri yoktu; yeni yollar açmayı, sanatta yeni bir sayfa başlatmayı düşünmüyorlardı. 

İstedikleri tek şey, kendilerinde tutku derecesinde var olan renk şiddetini dile getirmek ve onu en güçlü, ten görkemli noktasına ulaştırmaktı.
 Die Brucke
Dışavurumcu akımdan etkilenen bir grup sanatçının 1905'te dresden'de kurduğu oluşumdur. 

Adını, Nietzsche'nin "hedef değil köprü olmak gerek" sözünden almıştır. 




  • Amaçları, klasik sanatla 20. yy başlarında şekillenmeye başlayan yeni sanat akımları arasında bir geçiş olgusu tasarlamaktır.
  • Die brücke ressamları kaba, ilkel renkler, kalın çizgiler kullanmışlar, çağdaş yaşamın umutsuzluğunu eserlerinde işlemişlerdir.
  • Modern dünyada yalnızlığa gömülmüş insanın iç sıkıntısını işledikleri konuları (korku, ölüm, başkaldırma, çılgınlık) temel olarak aldılar.
  • Die brücke ressamları kaba, ilkel renkler, kalın çizgiler kullanmışlar, çağdaş yaşamın umutsuzluğunu eserlerinde işlemişlerdir.
  •  Sanatçılar yeni bir dünya kurma çabası içinde sanatı genç kuşağın bir önceki kuşağa savaşı olarak algılamaktadırlar.
  • Fovistlerin yapıtlarında belli bir tasarım uyumuna bağlı kalarak rengi, şiddet uğruna irdelemiş, renk ve biçime psikolojik anlamlar yüklemişlerdir. Böylece içinde bulundukları düzene karşı koymayı amaçladıkları bilinmektedir.
     
  • Otto Mueller, Emile Nolde, Cuno Amiet, Axel Galen-Kallela önemli temsilcilerindendir.
  •  Resimler konularını günlük yaşamdan aldılar.
  • Sanatçılar için biçimleri ortaya çıkarmada dışavurumcu ifade tarzına uyan tahta baskı önemli rol oynamıştır.

3 Nisan 2014 Perşembe

Art Nouveau (Yeni Sanat)

İnsan ile maddenin arasına giren endüstrinin estetik güzelliği yok ettiği görüşünde olan bazı sanatçı ve mimarlar gerçekte ancak insan elinin maddeye can verebileceğini savunarak, tüm gelişmelerin yanında farklı bir estetik yarattılar. 





















 İlhamı öncelikle doğada aramışlar, bitkisel motifler, kadın figürleri, kıvrılan çizgiler, bitki ve hayvanları kullanmışlardır.Doğanın dinamik kuvvetlerini dile getirilmeye çalışarak bunları binalara iç mekan ve mobilyaya da yansıtmışlardır. 

  • Güzel sanatlar ve zanaatkarlar akımı çerçevesinde yeni teknolojiyle yapıcı ve insan merkezli ilişki kurmayı amaçlamışlardır.
  • Demir, metro girişlerinde, yapıların değişik bölümlerinde, günlük yaşam araç ve objelerinde hem fonksiyonel hem de süs olarak değerlendirilmiştir.
  • Akım içinde pek çok farklı üslup ve kişisel yorum ortaya çıkmıştır. Rennie Machintosh, Gaudi Victor Horta, Guimard, Otto Wagner, Olbrich bunlardan bazılarıdır.
  • Art Nouveau"", tümel bir sanat akımı olarak yüzyıl dönümüne egemen oldu; matbaa hurufatından günlük kullanım eşyasına, kahve fincanı veya aynaya; modadan, kumaşlar veya giysiden resim, heykel mimarlığa uzanan bir alanda yepyeni biçimler, yeni kurgular veya yeni esin kaynaklan önerdi ve yarattı.

2 Nisan 2014 Çarşamba

Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)


  • Ekspresyonizm’in temelinde dış dünya, yaşama karşı büyük bir ‘ruh isyanı’ vardır.
  • Hızla değişen dünya Ekspresyonistleri olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bu ruh ile Ekspresyonistler iç gözleme yönelmişlerdir.
  •  Ruhlarında canlanan her türlü fikir ve hissi dışa vurarak bir isyan şeklinde ortaya çıkarmışlardır. Eşyayı, dış dünyayı bu şekilde somut biçimlerden ayıran Dışavurumcular, öznel gerçekçilik ile sanatlarını meydana getirmektedirler. Bu şekilde Ekspresyonistler insanın iç dünyasını en çıplak haliyle ortaya çıkarmaktadırlar. Dışavurumcular bu çıplaklığı yakalamak için içe kapanık bir yaşam ve iç gözlem ile hareket etmektedirler.
  • Ekspresyonist eserler insanın en çıplak ruh halini yakaladıkları için oldukça karanlık olaylar ve kahramanlar ile doludur.
  • Dışavurumcu sanatın amacı, sanatçının duygularını ve iç dünyasını renk, çizgi, kütle aracılığıyla dışa vurmasını sağlamaktır.Bu duyguları daha iyi yansıtabilmek için sanatçının geleneksel kuralların dışına çıkarak bazen gerçeğin biçimini bozma yöntemini kullanmasına imkan verir. 
  • Sanatçının öznel duyguları çok önemlidir. 
  • Dünyanın istikrarsız gidişatına bir tepki olarak şekillenmiştir.
  • Sanatın bir müzik gibi olması gerektiğini; form ve imgeleri tarif etmek yerine duygu anlam ve imayla yüksek sezgi ve serbest çağrışımla sanat yapmayı hedeflediler.
  • Eserlerde izleyeni raharsız eden bir cesaret ve coşku hissedilir.

  • Temsilcileri: Edward Munch, Oscar Kokoschka

1 Nisan 2014 Salı

Les Nabis (Nabiler)

Nabi’ler Japon ağaçbaskılarından, Fransız simgeciliğinden ve İngiliz Ön-Raffaelloculardan büyük ölçüde etkilenmişlerdi. Bununla birlikte asıl esin kaynakları ressam Paul Gauguin’in çevresinde toplanan Pont Aven okulu oldu. Serusier, Pont-Aven’de edindiği birikimle Paris’e döndükten sonra çevresindekileri etkilemeye başladı. Grubun ilk üyeleri Maurice Denis, Pierre Bonnard, Henri-Gabriel Ibels, Ker-Xavier Roussel, Paul Ranson, Edouard Vuillard ve Renil Piot idi. Tarihsel açıdan nabilik Gauguin’den ve Pont-Aven okulundan önce kuruldu. 1888’de Gauguin, ikinci kez Bretagne’a gittiği sırada, Sérusier için Tılsım ‘ı yapmıştı. Maurice Denis de 1890’da ünlü formülünü buradan çıkardı:


 “Bir tablonun bir savaş atı, çıplak bir kadın ya da küçük bir öykü olmaktan önce, temelde belli bir düzene göre boyalarla kaplanmış düz bir yüzey olduğu anımsanmalıdır

Bu kuramın uygulanması izlenimcilikle bağların koparılmasını ve resmin bir çeşit arınmaya ve Puvis de Chavannes’da olduğu gibi alegori tarza doğru bir dönüş yapmayı gerekli kılıyordu; ayrıca, Cézanne’a özgü konstrüktivizme, Gauguin’e katıksız renklere ve “iki boyutlu düşünüş” biçimine yönelmeyi de belirliyordu; dekoratif ve gerçekdışı eğilimin vurgulanması da Nabilerle simgeci ressamlar arasındaki tinsel yakınlığı da kanıtlıyordu. 


Nabilerde çağdaş bir gerçeklik kaygısı göze çarpar; yaşadıkları dönemin modelleri, gösterileri yapıtlarına yansımış, yüzyıla özgü ince bir beğeni anlayışı, çiçek biçimlerinde ve modern style çerçevesi içindeki Japon etkisinin ağır bastığı ürünlerde kendini göstermiştir; ama bütün bu modernliğe biraz da acılık, burukluk, başkaldırı ve iğneli sert bir gerçekçilik karışmıştır.

Nabiler, her türlü dekorasyon biçimini denediler: 
-Tiyatro programları ve dekorları yaptılar.
-Çağdaşları olan Toulouse-Lautrec ile birlikte, afişi gerçek bir sanat düzeyine yükselttiler Bonnard ve Vallotton, yüzyılın sonunda başlıca afiş ustaları arasına katıldılar. 



Nabiler özellikle ev içi (enteriyör) dekorlarıyla ilgilendiler; Vuillard 1894’te Alexandre Natanson’un sola manje’si için dokuz dekorasyon çalışması yaptı; 1896’da doktor Vaquez’ nin salonunu, 1897’de romancı Claude Anet’nin, 1899’da Adam Natanson’un salonlarının dekorasyonunu gerçekleştirdi. Maurice Denis, müzikçi Ernest Chausson’un, Bing, Denys Cochin, vb’nin enteriyörleri için duvar resimleri gerçekleştirdi. Öte yandan, Ranson daha çok duvar halılarına yöneldi. Vitray sanatıyla da ilgilenen Nabiler, A.B.D’li vitray ressamı Tiffany için kartonlar hazırladılar.




 Pierre Bonard (1867-1947), tuvalin üstünde, sanki tuval bir gergefmiş gibi kıvıl kıvıl oynayan ışık ve renk duygusunu vermek için, Art Nouveau’nun araçlarını özel bir duyarlılık ve ustalıkla kullandı. Kurulu bir sofrayı betimleyen tablosu, perspektifi ve derinliği onun nasıl vurgulamaktan kaçındığını gösteriyor; çünkü böyle bir vurgulama, renkli kompozisyonun araya gitmesine yol açabilirdi. Renklere dayalı resim yapma eğilimi Nabiler ve fauvistleri ileriye götürmüştür. Nabiler ince renk tabakalarıyla donuk solgun renkleri tercih etmişlerdir. tamamen renklerle yapılan biçimlendirme anlayışına sahip olan Nabiler fauvistlere benzemesine rağmen fauvistlerin güçlü anlatımına temkinli yaklaşmışlardır. 


Özellikleri
  • Rengi öne çıkardılar
  • Formu basitleştirdiler
  • Onlar için renk, ışıktan önemlidir
  • Yüzeysellik, derinlikten önemlidir.
  • Sembolistler, Nabiler ve Gaugin için sanat eseri dekoratif olmalıdır. 
  • Alışılmamış kompozisyonlar, düz yüzeyli figürler yaptılar. 
  • Natüralizm’i, dolayısıyla da Empresyonizm’i reddettiler. 
  • Empresyonistleri entellektüel ve şiirsellik açısından fakir buldular. 
  • Tasarım ve renge önem verdiler. 
  • Onlar için sanat, doğadan önemlidir. 
  • Saf renkler kullandılar. Renkleri tüpten çıktığı gibi kullanıyorlar, karıştırmıyorlar. 
  • Çarpıcı renkleri tercih ettiler. 
  • Tuvali simetri ve inşaacı geometri tasası olmadan, gelişigüzel düzenlenmiş renkli alanlara böldüler. Kompozisyonlar bilinçli olarak merkezden kaçtı. 
  • Boşluk, doluluk kadar önemsendi. 
  • Gölgeler kayboldu, ritm ve siluet önemsendi. 
  • Zaman zaman şiddetli çarpıtmalar uygulandı.

31 Mart 2014 Pazartesi

Sembolizm (simgecilik)


  • Sanatçıdaki düşünce ve görüşün tabiattan alınmış sembollerle dışa vurulması diyebileceğimiz bir akımdır. Bu akıma o dönemde "Sembolizm" denildi.
  •  Sembolizm, realizm ve izlenimciliğin tam tersine maddeye değil de tinsel olana önem vermiş, algıyı ve hayali olanı öne çıkarmıştır.
  • Goya, William Blake bu sanatın öncüleridir.  Ferdinand Hodler, Gustave Klimt bu akımın başlıca temsilcileridir.
Çağın giderek artan maddeciliğine tepki gösteren bu sanatçılara göre gerçek sadece fiziksel alanla sınırlanmayıp düşünceyi de içerir.


Sanat eserlerinin amacı madem ki bir fikri ifade etmektir, o halde bir eser fikirci olmalıdır. İnsanları düşündürmelidir. Madem ki az çok herkesin anlayacağı bir biçim içinde ifadesini bulacaktır, o halde terkipçi olmalıdır. Düşünceyi, fikri, bir biçim altında dışarı vurduğuna göre semboller kullanılıyor demektir. Subjektiftir. Çünkü nesne, nesne olarak değil, sanatçıda uyandırdığı fikir olarak mevcuttur." Albert Aurier


(Munch)                                                                                       (Moreau)
 

8 Mart 2014 Cumartesi

Neo-Empresyonizm (noktacılık/puantilizm)


(Signac)


  • Puantilizm insan gözünün birbirine yakın duran ufak renkleri birleşik görme esasına dayanır.
  • Bu akımın öncü sanatçıları Georges Seurat ve Paul Signac'tır. 
  • Empresyonist görüşlerin etkisinde kalması sebebiyle bu akımın devamı sayılmaktadır.
  • Noktacıların temelde vurguladıkları şey, bilimsel metotlarla renk karışımını uygulamaktır. 
    Amaç göz yolu ile renk karışımını sağlamaktır. Bu akımın sanatçıları renkleri paletlerinde karıştırmayıp direk tuval üzerinde noktalar halinde koyarak çalışıyorlardı.
  • Günümüzün televizyon ve bilgisayar ekranlarının çalışma prensibinde de aslında puantilist'tir.

    (Van Gogh)


  • 6 Mart 2014 Perşembe

    Empresyonizm / İzlemcilik



    • akımın en önemli özelliği bir izlenimin duyguların duyulduğu gibi üretilmesidir.
    • özellikle resmi etkilemiştir.
    • doğa ile sanatçı arasındaki ilişkinin sonucudur.
    • nesnellik ve gerçekçilik 2. plandadır.
    • sanatçılar hayale ve soyut imgelere yer verirler.
    • empresyonistlere göre dış alemdeki varlık ve nesneler göründükleri gibi değil hayal güçlerinde canlandırdıkları gibidir.
    • gerçek olduğu gibi ele alınmaz.
    • resimlerde çizgiler net değildir; boya dağınık kullanılmıştır, detaya önem verilmemiştir, perspektif renk tonuyla sağlanır.